Perşembe, Ekim 19, 2006

Hazırlıklar...

İnci hanımla hazırlıklar bitmek üzere...

Bavulun içine girmek istedi, girdi.

Onun eşyalarını yerleştirirken elbisesini gördü, giymek istedi, giyip bir de bana pozlar verdi.

Koltuğun kenarından nasıl iniliyormuş onu gösterdi. :)

Saçlarımızı topladık, nasıl da şirin olduk :)

Son olarak da yatağına veda pozu verdi...

Salı, Ekim 17, 2006

Hoşcakal Ankara

En tatlı havacı teğmenim benim :) Bakarmısınız duruşa, poza... Artık bana poz da veriyor, bir tanesi... Her ne kadar insan bazen rahatını eski alışkanlıklarını özlese de onsuz bir yaşamı düşünemiyorum. Canım yavrum benim, sen benim bir tanemsin...

Biz bu cumartesi Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a evimize dönüyoruz. Babamızın askerliği bitmek üzere. Bayramdan sonra gelip 1 hafta 10 gün kadar daha askerlik yapacak ama biz evimizde kalacağız.

Kurban bayramında gelmiştik Ankara'ya, Ramazan bayramında dönüyoruz. Eşim hep beraber olalım diye burada eşyalı ev kiralamıştı. Ben arada biraz mızmızlık yapsam da çok şükür bu devreyi beraber geçirdik. Ne o bizsiz, ne de biz onsuz kaldık.

4 yıl kadar önce bir proje için yine gelip Ankara'da 1 sene yaşamıştık karı koca. Bu sefer 3 kişilik bir aile olarak askerlik yapmaya geldik. Eğer bir 3 yıl sonra tekrar kaderimize Ankara çıkarsa, inşallah daha kalabalık olarak geliriz ;)

Hoşcakal Ankara, hoşcakalın Ankara'daki tüm sevdiklerimiz...

Pazartesi, Ekim 16, 2006

Özledim

Tüm gece kalkmadan ve öğlene kadar uyumayı...
Pazar günü uykusunu..
Tek başına alışverişe gidip, sadece gezmeği...
Rahatça, dilediğim vakitte kitap okumayı...
Araba kullanmayı...
Tüm gün danalar gibi tv karşısında yatmayı..
Tembellik yapmayı...
Bilgisayar karşısında saatler geçirmeyi (bunu hala birazcık yapıyorum )
Eski ince halimi...
Eşimi paylaşmamayı...
Yalnızlığı...

Özgürlüğümü özledim...

Pazar, Ekim 15, 2006

Anne


Daha önce bir kere demişti ama dünden beri özellikle bugün bana anne diye sesleniyor :)

Anne dediği zamanki mutluluğumu, ifademi görünce, sırıta sırıta bir daha bir daha söylüyor...

Geçen gün yaramazlık yaptı, kızdım biraz, git oyuncaklarının yanına oyna orada diye ceza verdim. Gitti, bebekleriyle oynuyordu, bir müddet sonra bu şekilde uyuya kalmıştı... :)

Cumartesi, Ekim 14, 2006

Daha iyi

İnci'yi bugün alçı yaptırmaya götürmedik, çünkü ayağına düzgün basmaya başladı. Ayağıyla herşeyi yapıp sadece yürürken tam basmıyordu. O yüzden babası da ben de ayağında hala birşey olduğuna pek inanamadık. Ağrı, acı, hiçbir şey yok, sadece ilk akşam acıyor ama ağrımıyordu...

Sanırım İnci'nin ikinci gün numara yaptığını düşünmemizin başlıca sebebi bizim ufaklığın hiç bir şeyi öyle hemen unutmaması... Çocuk uyur uyanır unutur diyorlar. Hayır efendim, bu unutmuyor.. Bacağını bir şey yemiş sivilce gibi olmuştu ve kaşınıyordu. Orası geçip hiçbir şey kalmadığı halde çok uzun müddet bacağına bakıp kaşınıyor yaptı. Yok kızım geçti diye anlatana kadar çatladım...

Hala oksijenli su şişesini gördüğünde, başını gösteriyor ve ıh ıh diye ellini sallayarak istemiyorum yapıyor. Halbuki başını kanatmasının üzerinden iki ay geçti...

Çarşamba, Ekim 11, 2006

Doktora gittik...

Eveeet gecikmiş bir doktor ziyareti oldu, neden biz bu sefer böyle davrandık anlamış değilim ama sonunda bu sabah İnci hanımı ayağı için doktora götürdüm.
Kızım bak doktor amca sevecek seni, ayağının fotoğrafını çekecek, sen de ayaklarını uzat poz ver diyerek önceden hazırlık yapmaya çalıştım. O da ciciii cicii diye kendi yanağını okşayıp beni tasdik etti. Tüm bunlar doktor beyin odasına girene kadardı ancak. Daha doktoru görür görmez ağlamaya başladı. Sakinleştirme çabaları pek faydalı olmadı, doktor amcanın da adı komşu abisi gibi Hakanmış vs vs.. avutmalar... Ortopedist doktor bey röntgen istedi doğal olarak, hem de iki ayağının birden, küçük olduğundan kıyaslayabilmek için.

İndik mi ayağımızın fotoğrafını çektirmeğe, telkinler hep boşa yine ağladı, zorla çektirdik röntgeni, tekrar doktora çıkıp gösterdik. Birşey görünmedi ama doktor bey bağları zedelenmiş olabilir dedi. Küçük çocuklarda çok küçük şeyler röntgende çıkmayabilir dedi. Dinlensin, gezmesin dedi. Sabah akşam Ibufen ver ve buz tut oraya dedi. Eğer cumartesi gününe kadar kendiliğinden ayağının tamamına basmazsa getirin küçük bir alçıya alalım dedi.

Topuğuna basa basa geziyordu artık onu da engellemeliyim. İnşallah alçı gerekmeden atlatırız, çünkü öyle bir durumda çok huysuzluk yapar, o alçıyı da ayağında tutacağını sanmıyorum...

Salı, Ekim 10, 2006

Dün akşam

Dün akşam durduğu yerde halıya takılıp düşmüş, ayağı acımış. Bütün gece oturdu üzerine basmadı. Görünürde birşey yok, ağrı da yok. Sabahı bekleyelim dedik.

Sabah babası eliyle iyice kontrol etti, hiçbir yerde acı yok. Bende kontrol ettim, ne bir şişme, ne bir acı ama hala basmak istemiyor, topuğuna basarak yürüyor. Ahlaya uflaya... Ya da kucak istiyor...

Numara mı gerçek mi anlayamadık. Doktora götürsem mi, götürmesem mi bilemiyorum...

Cuma, Ekim 06, 2006

Oyunlarımız...


Ona plastik bir mutfak seti aldım, içinde fincanlar, bardaklar, tencere, tava, kaşık çatal, ocak, ekmek, tavuk, peynir, çaydanlık var. Oturup evcilik oynuyoruz. Fincanıma çay dolduruyor, hüüüp diye içiyoruz. Haaam diye yemeklerden yiyoruz. Bebeklerimize yediriyoruz. :)

İsim

İNCİ :
(Tür.) Ka. 1. İstiridye cinsinden deniz hayvanlarının içinde çıkan parlak, yuvarlak ve ziynet eşyası olarak kullanılan kıymetli taş. 2. Küçük, temiz ve sevimli. 3. Kıymetli.

Ben ayrıca İnci'nin zerafeti de temsil ettiğine inanıyorum...

Perşembe, Ekim 05, 2006

İnci'nin önemli günleri...

İnci'nin günlüğünü 1 yaşından sonra tutmaya başladığım için öncesi yok, halbuki o döneme dair de ne çok yazacak şey vardı. Üstteki fotografta kendi odasında ve yatağında, ben onu 3 ay kadar sepette yatırmış sonra hep odasında yatırmıştım, yatağına alışıktı. Bir de özene bezene oda hazırlamıştık ona. Az kaldı evimize dönmemize, 16 gün :) Bakalım gidince nasıl alışacak...

İnci'nin önemli tarihlerini sağlık cüzdanının arkasına not etmiştim onları bari yazayım dedim. Bir ara da doğum hikayesini yazarım...

Doğumu: 10 Şubat 2005 perşembe, saat 05:45 am.
Kilosu: 3.695 gr
Boyu: 49cm
Kan grubu: B Rh(+) (Babasına benzediği gibi kan grubu da aynı. Benimki AB Rh+)
Haftası: 38 6/7 yani 39 haftalık doğdu denebilir...
Hastane çıkış kilosu: 3.365 gr yani 330gr vermiş...

Bol saçlı ve tüylü bir bebek olarak doğdu, kulağının kenarında, sırtında bile tüyler vardı. Aman Allahım ne olacak bunlar, bu kızın kuaförde işi çok olacak derken ;) döküldüler... 4 aylıkken falan saçları dökmeye başladı. Oldukça saçları döküldü sonra tekrar çıkmaya başladı. Şimdi bayağı uzadı, belli olmuyor saçların arkası lüle lüle oldu, düz saçlı olacak sanmıştım ama dalgalı olacak...

İlk dişleri: 08 Temmuz 2005, alt iki dişi patlamıştı ve 5 ayı dolmak üzereydi, 3 gün çok huysuzluk yaptı, doğru dürüst emmek istemedi ağladı durdu, sebebini de anlamadık. Meğer dişmiş...

Üst dişleri: 09 Eylül 2005, üst iki dişi de 7 ayı dolacakken patladı. Bu sefer ateşlendi hastalığıyla beraber geldi, tam tatilimizin son günleriydi, denize falan da girdiğinden ayrıca boğaz enfeksiyonu da vardı. Peşine de üst yanları ve alt tek yan patlattı. Alt yan dişinin teki çok daha sonra azı dişleriyle beraber çıktı. Bu eksik kaldı deyip duruyordum :)

7,5 aylıkken, eylül sonuna doğru kendi oturmaya başladı.

8 aylıkken ekimde kendi kendine tutunup kalktı.

8,5 aylıkken ekim sonuna doğru emeklemeye başladı.

9 aylıkken 13 kasımda sıralamaya başladı.

10 aylık taytay durmaya başladı.

6 ocak 2006 da 11 ayı dolmadan 1 adım attı.
7 ocak da 4-5 adım bana doğru attı. :)

14 şubat 2006 da 3. azı dişini patlattı.

İlk kez baba dedi ama ne zaman dediğini not almamışım. Hiç de hatırlamıyorum.. Neden acaba :) anne demedi diye mi yoksa :)) Üzüldüm aslında şimdi neden böyle şeyleri not almamışım ki ben...

Çarşamba, Ekim 04, 2006

Gıdı gıdı...


Bizim kedileri çok seven yeğen, artık çocuk sahibi olmak istediğimizi duyunca, "Yenge ne yapacaksınız çocuğu, bir kedi alın gitsin, daha kolay" demişti :) İnci doğduktan bir kaç ay sonra, onun yan yatıp elleri ve ayakları paralel uzanmış uyuyuşunu görünce, aaaa kedi gibi uyuyor, bu da kedi gibiymiş zaten dedi...

Şimdi de bizim minik yavrumuz, açıyor kolları bacakları gıdı gıdı gıdı deyip kendini gıdıklatıyor. Kıkır kıkır gülüp gıdı gıdıları kendi söylüyor. Görünce aklıma hep yeğen geliyor, işte sana kedi diye...

Salı, Ekim 03, 2006

Babies' Song

Bir arkadaştan maille gelmiş... Bebeğinizle beraber bakmanızı öneririz :))
Flash - kids
http://www.martinsfun.nl/

İncinin favorileri:
02- Baby Dance
04- Baby Cowboys
11- Heyma

Benim favorilerim:
08- Baby Freddy
11- Heyma
13- Karaoke Baby
18- Opera Baby
22- Three Tenors

Pazartesi, Ekim 02, 2006

İnci'den notlar

İnci öperken sadece yanakları öpmekle bırakmıyor, bir de gıdıyı öpüyordu şimdi buna burun, çene, gözler ve alın ekledi. Bir yapışınca kurtulamıyorsunuz yani... :)

Babası ona çok daha küçükken el bileklerinden yukarısını lokumlar diye öğretti. İnci nerde lokumlar kızım, gösterir. Yiyebilirmiyim, uzatır.... Eskiden daha tombiş tombişti iyi yeniyordu. :)

Bir kaç hafta önce son iki azı dişini de çıkarttı. Patlattığını anlamadım zaten. Baktım patlamış, sonra da tamamlandı. Artık 20 adet dişi var ve diş fırçalamaya başladık...

Leblebi ve fındık yemeyi çok seviyor.

Saçlarını taratmayı hiç sevmiyor çünkü, kıvır kıvır olup çok karışıyor ve uçları kıtık oluyor. Tararken ister istemez acıyor...

Suyu çok sevmesine rağmen banyo ile arası iyi değil. Başının yıkanmasını hiç sevmeyip kıyameti koparıyor...

Ev telefonunu elimden çekip kendi kulağına dayıyor, konuşmayıp ses gelen yeri öpüyor...

Televizyonda bebekli reklamları çok seviyor ve bebeklerin dans ettiği reklamda o da dans ediyor. Bir ara Cheetos kıvır kıvırr reklamında kıvırtıyordu...

Hala cee oynamayı çok seviyor. Bu ara yorganın altında çadırcılık oynuyoruz. Ona o ceee diyor. Bir de yorgandan eliyle numaradan bir şeyler koparıp bana yediriyor. Şu anda da masanın altından bana cee yapıyor...